14 Aralık 2010 Salı

Herkesin hayatı bir öykü aslında. Kimilerinin ki bir roman olmayı başarıyor. Büyük adamlar diyoruz onlara. İmrenerek bakıyoruz, kahraman olarak görüyoruz ve saygı duyuyoruz. Hatta onlar gibi olmak için paralıyoruz kendimizi.
Benim hayatım bir öykü sadece. Çünkü gelişme kısmına geleli henüz birkaç ay oluyor sanırım. Çuvalladığım hissine kapılsam da bu benim öyküm sonuçta. Sahip çıkmalıyım ona annesi gibi, bağrıma basmalıyım ki gelişebilsin ve sonuçlara bağlansın. Bir büyük adam öyküsü çıkar mı bilemiyorum.  Şimdilik küçük bir biyolog öyküsü.
Hayallerimle çıktım yola. Nesnel doyuma ulaşamadığım hayatımı, sevimli kılan tek şey bu oldu. Zaman zaman acı verdi. Çünkü bilip de sahip olamamak, bunun eksikliğine rağmen devam etmek, kendi buhranlarında çıkmaza sürükledi kimi zaman. Ama çekilebilir kıldı. Çünkü biliyorsun neleri istediğini.  Hayallerinde süslüyorsun her şeyi.  Git gidebildiğin kadar. Sonsuz bir ufuk var önünde ve senin. En mahrem yerinde saklayabilirsin aklının, hatta ruhunun.
Bazen sağlam temellendiremediğim oldu isteklerimi. Sabun köpüğü hayallere daldım ve tutunup bu baloncuklara uçmaya bile çalıştım. Düştüm, savruldum, acıdı her bir yerim. Ekledim bunları da yapılmaması gerekenler listesine. Bazen ders almadım, yine yaptım. Tekerrürüne şahit oldum tarihin.
Sevgi dağıttım bol keseden. Hiçbir şey yapamasam da sevdim en azından. Kızgınlığa dönüştü bazıları ama saman alevinden öte gitmesine izin vermedim.  Nefret tohumları yerine gerçek bitki tohumlarına emek verdim. Saksı saksı sevgim oldu. Onlarla beraber büyüdüm. Onlar çiçeklendi, ben gülücükler açtım.
Bir zamanlar okudum sadece. Öyle öğrenirim sandım. Ama sınıfta kaldım. İnsan izlerinden yoksunmuş benim ki. Beğenmedi kimse, sonra ben de beğenmedim. Eksiklerimi kapatmak için uğraştım yıllar yılı. Hala tamamlayamadım.
Rüzgara büyük bir aşk duydum. İmrendim başlarda. Baktım onun gibi olmam mümkün değil, en iyi arkadaş bildim kendime. Gittiğim her yerde varlığını önemsedim. Her haline ayrı bir sevgi besledim. Bayıldım hep saçlarımı okşayışına.
Kayıplarımı unutmadım. Üzülsem de hep hatırlamaya özen gösterdim. Farklı adlandırmakta buldum yolunu bazen. Gerçekte olmasalar da hayallerimle sağladım birlikteliğimizi. Mutlulukla götürdüm gittiğim her yere. Bir tek babamı sığdıramadım hiçbir hayale. Çok özledim. Sızısını hiç dindiremedim.
Doğayla çok geç tanıştım. Betonarme bir çocukluğun izlerini, yirmili yaşlarımda sildim. Binlerce yıldız, masmavi bir deniz ve ulu dağlar koydum yerine. Küçücük hissettim kendimi. Ben küçüldükçe onlar büyüdü karşımda. Şirin görünmeye çalıştım beni sevsinler istedim. Severlerse hiç bırakmazlar diye düşündüm
Hala yürüyorum kendimce. Hayatlarımızı yolların birleştirdiğine inanıyorum. Kimlerle kesişir bilinmez.  Ceplerim epey dolu. Ama hala boş yerler var. Kimin gönlünden ne koparsa artık…


17 Ekim 2010 Pazar

ÇOCUKLUĞUMA VER

Bulutların arkasından sakın bakma bana. Küsüm sana... baba. İsmini zikretmek bile yakıyor canımı. Beni böylesine üzdün ya.. İlk kez yüzüme gülümseyen ve beni bu denli yıkıp geçen yegane erkek.. Küsüm sana.. Kızgınım, öfkeliyim.. Arkadaşıma yatıya gitmeme izin vermediğinde duyduğum kızgınlık gibi değil hem de. Öyle böyle değil. Yüreğim acıyor. Ağlarken boğuluyorum. Nefes almak öylesine güç. Fotoğraflarına bile bakmıyorum, kafamı çeviriyorum artık. Küsüm sana..